tag:blogger.com,1999:blog-23543862134648427172024-02-19T19:46:00.970+03:00fantastik şeyler kumkumasıdi mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.comBlogger202125tag:blogger.com,1999:blog-2354386213464842717.post-87871715525023946482018-09-21T00:11:00.001+03:002018-09-21T10:12:50.704+03:00fantastik uyku sayıklamaları volume 22 - rock bottom<br />
Psikolojik olarak kendi ağzıma sıçmak için bazen elimden geleni yapıyormuş gibi hissediyorum.<br />
<br />
Kendi kendimi sabote ediyorum.<br />
<br />
Çok değil daha iki ay önce daha fazla zamanım ve param olsun diye işimden ayrıldım. Yeni işimi yapabilmek için bir ay boyunca bir kursa gitmem lazımdı. Bu bir aylık kurs boyunca sürekli olarak ders ve ödev hazırlamam gerekti. Kursun çok zor olduğu ve uykusuz gecelere neden olduğu önceden söylenmesine rağmen, derslerimi ve ödevlerimi yapmaya hep bir gece önceden ve uyuyup dinlenmem gereken saatlerde başladım. Oysa ki eve geldikten sonra bir iki saat dinlenip işe başlasaydım daha erken saatlerde derslerimi ve ödevlerimi bitirip daha erken saatlerde uyuyabilirdim. Onun yerine mümkün olduğu kadar çok tembellik yapıp saatlerce Youtube'da alakamın olmadığı videolar izleyerek vaktimi harcamayı tercih ettim. Çünkü çalışmak istemiyordum. Çalıştığım işten ayrılıp bana daha fazla zaman ve para verecek bir işe başlamak kabul ve tercih ettiğim bir şey olmasına rağmen çalışmak istemiyordum ve işimi sürekli zora sokuyordum.<br />
<br />
Kursu bitirdim ve artık çalışıyorum, ama hala aynı durumdayım. Yeni işimde de ders hazırlamam gerek ve yine eve gelip 1-2 saat dinlendikten sonra işimi 1-2 saatte bitirebilmek yerine hala daha aptal aptal videolar izleyip blog yazmak gibi aptal aptal işlerle uğraşıyorum. Saat 12 oldu. daha işe başlamadım. 6'da kalkmam gerek.<br />
<br />
Evet, bu yolda yürümeyi kendim seçtim, peki neden hala mutlu değilim? Direkt olarak müzikle uğraşmak yerine hala daha başka başka şeyler (hele ki vasfımın olmadığı işler) ile vaktimi harcıyorum? Para lazım, evet. Geçinmem lazım, evet. Peki neden her şey bana zor geliyor? Neden istediklerimi yapacak ya da kariyer konusundaki seçimlerimin arkasında duracak bir iradeye sahip değilim?<br />
<br />
Bu depresyon ise bunun çaresi ne?<br />
<br />
Değilse, hep böyle zavallı bir insan olarak mı kalacağım?di mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2354386213464842717.post-31546691124170923542018-01-18T20:22:00.003+03:002018-12-31T07:51:22.464+03:00meh.<div class="" data-block="true" data-editor="d6h4q" data-offset-key="5ta6a-0-0" style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; white-space: pre-wrap;">
<div class="_1mf _1mj" data-offset-key="5ta6a-0-0" style="direction: ltr; font-family: inherit; position: relative;">
<br /></div>
<div class="_1mf _1mj" data-offset-key="5ta6a-0-0" style="direction: ltr; font-family: inherit; position: relative;">
<span data-offset-key="5ta6a-0-0" style="font-family: inherit;">Uzun ve gereksiz yazılarımdan yazmayalı yaklaşık dokuz ay olmuş. Nedenlerinden bir tanesi de artık bana hissettirdikleri şeyin bu olması: gereksizlik.</span></div>
</div>
<div class="" data-block="true" data-editor="d6h4q" data-offset-key="b1vqj-0-0" style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; white-space: pre-wrap;">
<div class="_1mf _1mj" data-offset-key="b1vqj-0-0" style="direction: ltr; font-family: inherit; position: relative;">
<span data-offset-key="b1vqj-0-0" style="font-family: inherit;"><br data-text="true" /></span></div>
</div>
<div class="" data-block="true" data-editor="d6h4q" data-offset-key="iai4-0-0" style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; white-space: pre-wrap;">
<div class="_1mf _1mj" data-offset-key="iai4-0-0" style="direction: ltr; font-family: inherit; position: relative;">
<span data-offset-key="iai4-0-0" style="font-family: inherit;">Facebook arkadaşlarımın çoğunu gerçek hayatta arkadaş olduğum, bir kerelik bir sohbetten daha fazla vakit geçirdiğim, benimkilere benzer düşünce ve duygulara sahip olan insanlardan seçtiğim (normal olan bu diye demiyorum, facebook'u networking aracı için kullanıp 4000'den fazla ne idüğü belirsiz arkadaşa sahip olanlar da var) için burada anlattıklarımı bana hak veren insanlar tarafından onaylanan bir ego mastürbasyonu olarak görmeye başladım. Artık aklımdakileri yazmaya utanır-sıkılır hale geldim (bu yazı da dahil).</span></div>
</div>
<div class="" data-block="true" data-editor="d6h4q" data-offset-key="89puu-0-0" style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; white-space: pre-wrap;">
<div class="_1mf _1mj" data-offset-key="89puu-0-0" style="direction: ltr; font-family: inherit; position: relative;">
<span data-offset-key="89puu-0-0" style="font-family: inherit;"><br data-text="true" /></span></div>
</div>
<div class="" data-block="true" data-editor="d6h4q" data-offset-key="dfjbl-0-0" style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; white-space: pre-wrap;">
<div class="_1mf _1mj" data-offset-key="dfjbl-0-0" style="direction: ltr; font-family: inherit; position: relative;">
<span data-offset-key="dfjbl-0-0" style="font-family: inherit;">Zaten anlattıklarımın çoğu hep aynı kapıya çıkıyor. Yazdıklarım ne değişmesini istediğim şeyleri değiştiriyor, ne de yazdıklarımı okuyanları değiştiriyor.</span></div>
</div>
<div class="" data-block="true" data-editor="d6h4q" data-offset-key="a0lj-0-0" style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; white-space: pre-wrap;">
<div class="_1mf _1mj" data-offset-key="a0lj-0-0" style="direction: ltr; font-family: inherit; position: relative;">
<span data-offset-key="a0lj-0-0" style="font-family: inherit;"><br data-text="true" /></span></div>
</div>
<div class="" data-block="true" data-editor="d6h4q" data-offset-key="bhps1-0-0" style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; white-space: pre-wrap;">
<div class="_1mf _1mj" data-offset-key="bhps1-0-0" style="direction: ltr; font-family: inherit; position: relative;">
<span data-offset-key="bhps1-0-0" style="font-family: inherit;">Yeni şeylerden ziyade belki ileride Facebook'ta vs. yazdığım yazıları kopyalarım.</span></div>
</div>
di mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2354386213464842717.post-35424431754271458292017-03-08T23:22:00.000+03:002018-09-21T10:16:39.084+03:00uyku sayıklamaları volume 21 - If you're gonna be...<span style="background-color: white;"><i><br /></i></span>
<span style="background-color: white;"><i><br /></i></span>
<span style="background-color: white;"><i>"İ<span style="font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;">nsanlar hayatta her şeyi belirli nedenlerden dolayı yapar, bu mantık çoğu zaman kültürden kültüre, çoğu zaman da kişiden kişiye göre değişir. Eylemlerimizin bu kadar "değişken" bir temelin üstünde oturması kavramına, aklımızın sağlam olup olmadığı gerçeği de dahildir."</span></i></span><br />
<span style="background-color: white;"><i><span style="font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><br /></span></i></span>
<span style="font-family: "source sans pro" , sans-serif;"><span style="background-color: white;">Şu hayatta "kötü" olacaksan bile "kaliteli" olmak zorundasın.</span></span><br />
<span style="font-family: "source sans pro" , sans-serif;"><span style="background-color: white;"><br /></span></span>
<span style="font-family: "source sans pro" , sans-serif;"><span style="background-color: white;">Heteroseksüel bir erkek olup kadın düşmanı olacaksan, "üğeüğe kadınla erkek eşit değildir, kadın kırılgandır/salaktır erkek serttir/akıllıdır" gibi sikimsonik nedenlerden dolayı değil; zaten insanlara şüpheli bakan birisiyken bir de sevdiğin bir kadın tarafından aldatılıp insanlığa karşı güvenini tamamen yitirerek sırf hoşlandığın cinsiyetten diye kadınlara kızıp ne zaman heteroseksüel bir ilişki görsen kadının mutlaka bir pislik yapacağını düşünüp aynı zamanda kadınlara bu gözle bakabildiğin için kendinden nefret etmenin ikilemi içinde kendini yiyip bitirmelisin.</span></span><br />
<span style="font-family: "source sans pro" , sans-serif;"><span style="background-color: white;"><br /></span></span>
<span style="font-family: "source sans pro" , sans-serif;"><span style="background-color: white;">Ya da çocuk tacizcisi gibi olacaksan Michael Jackson gibi olacaksın. "üğüeğüe küçücük çocukların teninin tadına bayılıyorum hüğphğü" diyen bir psikopat olmaktansa, çocukluğundan itibaren bir sirk hayvanı muamelesi görüp kameralar ve şov dünyası içinde büyüyüp bir de psikopat bir baba tarafından şiddetle yetiştirildiği için asla çocukluğunu yaşayamayacak, bunun travması olarak da yetişkinliğinde de çocuk kalacak ve çocuklarla arkadaş olacak, çocuklarla yaptığın şeyleri de tamamen çocukken yapılan şeylerin masumiyetiyle art niyetsiz yapacaksın.</span></span><br />
<div>
<span style="background-color: #2d2d2d; color: white; font-family: "source sans pro" , sans-serif; font-size: 16px;"><br /></span></div>
di mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2354386213464842717.post-33436463514954976182017-02-22T18:31:00.002+03:002018-12-31T07:53:23.820+03:00İşe 30 dakika kala<span data-offset-key="a3m3t-0-0">"Cehalet mutluluktur" cümlesini şöyle yeniden yaratmak istiyorum:</span><br />
<br />
Hayatınızda istikrara benzer bir şeyin olduğunu ve her şeyin yolunda gittiğini düşünüyorsanız, ya bir şeyi unutuyorsunuz ya da hayat hakkındaki fikirleriniz yanlış demektir.<br />
<br />
Bonus: Cehalet mutluluksa, mutluluk da cehalet midir?
di mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2354386213464842717.post-36020468383982791372017-01-21T13:09:00.000+03:002017-01-21T13:09:45.185+03:00 Blogger ile dalga geçiyorum.<div style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; margin-bottom: 6px;">
<br /></div>
<div style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; margin-bottom: 6px;">
"Türk Yönetmenler Makyaj Videosu Çekseydi" videosunun altına moronun biri "Ertem eğilmez gibi bir yönetmenle mahsun ve sermiyan denen yönetmen parçacıklarını biraraya koyman büyük saygısızlık" (sic) yazmış, sanki videonun amacı Ertem Eğilmez'le dalga geçmek ya da adını lekelemekmiş gibi. Başka hıyarlar da Onedio'da "Atatürk capsleri"nin altına "dalga geçemezsiniz" minvalinde şeyler yazmışlardı.</div>
<div style="background-color: white; color: #1d2129; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
Gözünüzü seveyim, internete konan her şey, dalga geçme veya aşağılama amacı gütmez. Ben şimdi bu yazıyı yazınca Türkçe harflerle dalga geçmiş mi oluyorum? Rastgele allah yazdım, Tanrıyla dalga mı geçtim?</div>
<div style="background-color: white; color: #1d2129; display: inline; font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; margin-top: 6px;">
Bir gram beynin olmadığını anlamak için illa siyaset veya din konuşmaya gerek yokmuş anlaşılan.</div>
di mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2354386213464842717.post-45104961450608887682017-01-09T10:16:00.001+03:002017-01-09T10:16:48.973+03:00monday(ne)<br />
Eğer gökbilimci değilseniz veya NASA ve benzeri bir kurumda çalışmıyorsanız, hayatın anlamını asla bulamayacaksınız demektir.<br />
<div>
<br /></div>
<div>
Herkese iyi pazartesiler.</div>
di mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2354386213464842717.post-86443535633089589652016-10-16T13:01:00.001+03:002016-10-16T13:01:22.225+03:00Pazar şekeri<br />
Bugünkü gazetede ünlünün biri "Aşk yaşamam için ille de o kişiyle beraber olmama gerekmez. Ben aşkı tek başıma da yaşarım. <b>Kavuşunca aşk biter zaten</b>" demiş.<br />
<br />
Yani sevgili dostlarım, ünlü de olsa gerizekalı gerizekalıdır.<br />
<br />
Herkese iyi pazarlar dilerim.di mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2354386213464842717.post-29923537136492534522016-07-04T13:17:00.005+03:002021-08-07T12:13:42.304+03:00Yanlış kişiyle evlenecek olmanızın nedeniBaşımıza gelmesinden korktuğumuz şeylerden bir tanesidir. Kaçınmak için çaba sarf etsek de hepimizin başına gelir: yanlış kişiyle evleniriz.<br />
<br />
Bunun sebeplerinden bir tanesi, başkalarına yakınlaşmaya çalışırken ortaya çıkan problemler kümesidir. Sadece bizi pek tanımayan insanlara normal görünürüz. Daha bilge, kendinin farkında olan bir toplum olsaydık flört için yemeğe çıktığımız kişiye sorulan standart soru "Sen ne tür bir delisin peki?" olurdu.<br />
<br />
Belki birisi bizimle aynı fikirde olmadığı ya da sadece biz çalışırken (evde yokken) rahatlayabildiği için sinirlenmek gibi gizli bir eğilimimiz var, belki de seksten sonra yakınlık gösterme konusunda sıkıntımız var, ya da utandığımız zaman sus pus oluyoruz. Kimse mükemmel değildir. Sorun şu ki, evlilik öncesinde "iç karışıklığımızla" çok az ilgileniriz. Sıradan bir ilişki (çn: halk arasında "adı konulmamış" olarak bilinir) bizi kusurlarımızı ortaya çıkarmakla tehdit ederse, partnerimizi suçlar ve paydos deriz. Arkadaşlarımıza gelince, onlar da bizi aydınlatma girişiminde bulunmazlar. Kendi başımıza olmanın ayrıcalıklarından bir tanesi, bizimle yaşamanın oldukça kolay olduğunu düşünmemizdir.<br />
<br />
Partnerlerimiz de farkındalık konusunda bizden daha iyi değiller. Doğal olarak, onları anlama girişiminde bulunuruz. Ailelerini ziyaret ederiz. Fotoğraflarına bakar, üniversiteden arkadaşlarıyla tanışırız. Bütün bunlar bizde "ödevimizi yapmışız" hissini yaratır. Ama aslında yapmıyoruz. Dolayısıyla evlilik, akıl edemedikleri ve araştırmaktan kaçındıkları bir geleceğe kendini bağlayan, kendisini ve karşısındakini tanımayan iki kişi tarafından oynanan umut dolu, cömert ve son derece kibar bir kumar haline gelir.<br />
<br />
Kayıtlı tarihin geneli boyunca insanlar mantıklı sebeplerle evlenmişlerdir: onun toprakları seninkine komşu olmuştur, ailesinin büyüyen bir işi vardır, babası kasabanın hakimidir, yürütülmesi gereken bir kale vardır ya da her iki aile de aynı dine bağlıdır vs. Böyle mantıklı evliliklerden yalnızlık, sadakatsizlik, istismar, taş kalpler ve çocuk odalarından duyulan çığlıklar doğmuştur. Bu yüzden yukarıdakilerin yerine gelen evlilik türü -duygu evliliği- (çn: halk arasında "aşk evliliği" denir) kendini açıklama ihtiyacından muaf tutulmuştur.<br />
<br />
Duygu evliliğinde önemli olan, kalplerinin sesini dinleyen ve birbirlerine doğru yoğun bir çekim yaşayan insanlardır. Gerçekten de, bir evlilik ne kadar tedbirsiz görünüyorsa (tanışalı altı ay olmuş, eşlerden birisi işsiz, ikisi de yeni reşit olmuş vs.), daha güvenliymiş hissi verir. Pervasızlık, mutsuzluğun katalizörü olan mantığın yaratabileceği bütün hatalar için denge ağırlığı görevi görür. İçgüdüsel davranmanın saygınlığı, yüzyıllar boyunca süren mantıksız mantığa karşı travmatik bir tepki olmasından gelmektedir.<br />
<br />
Her ne kadar evlilikte mutluluk arar gibi görünsek de, durum o kadar basit değildir. Asıl aranılan şey aşinalıktır ki, bu durum mutlu olmak için oluşturduğumuz planları zorlaştırabilir. Çocukluğumuzda çok iyi bildiğimiz duyguları yetişkinlikteki ilişkilerimizde tekrar yaratmaya çalışıyoruz. Geçmişte çoğumuzun tattığı sevgi, daha farklı, daha yıkıcı dinamiklere karışmıştır: kontrolden çıkmış bir yetişkine yardım etme, ebeveynimizin sıcaklığından mahrum olma ya da öfkesinden korkma, dileklerimizi söylemekten çekinme duyguları... Dolayısıyla, birer yetişkin olarak evlilik adaylarını yanlış oldukları için değil, fazla doğru oldukları için (dengeli, olgun, anlayışlı ve güvenilir) reddetmemiz çok da mantıksız değil, hele kalbimize baktığımızda bu "doğruluk" bize yabancı gelirken. Yanlış insanlarla evleniyoruz çünkü sevilme duygusunu mutlu olma duygusuyla bağdaştıramıyoruz.<br />
<br />
Hatalarımız da oluyor, çünkü çok yalnızız. Yalnız kalmak bize dayanılmaz geldiği için, kimse eş seçerken mantıklı bir kafada olamıyor. "Haklı olarak seçici" olmamız için uzun yıllar boyunca yalnız kalma fikriyle tamamen barışık olmamız gerek, aksi takdirde, bizi yalnızlıktan kurtaran kişiden ziyade "artık yalnız olmama duygusuna" aşık oluruz.<br />
<br />
Son olarak da, güzel bir hissi kalıcı yapmak için evleniriz. Evlilik teklifini yaparken bize hissettirdiği duyguyu bir şişede saklayabileceğimizi hayal ederiz: Belki Venedik'te derenin üstünde bir teknedeydik, öğle güneşi denizi parlatırken ruhumuzun daha önce kimse tarafında anlaşılmamış kısımlarından konuşuyorduk, biraz sonra akşam yemeğinde risotto yemekten bahsediyorduk. Bu tür hisleri ölümsüzleştirmek için evlendik, fakat bu hisler ile evlilik kurumu arasında bir bağlantı bulunmadığını göremedik.<br />
<br />
Gerçekten de, evlilik bizi değişik, bambaşka ve daha idari bir düzleme taşır, ki bu düzlem banliyölerde bir ev ve içinden çıktıkları tutkuyu öldüren sinir bozucu çocuklar olarak tezahür eder. Tek ortak unsur eşimizdir, ki o da şişelemek için seçilen yanlış unsur olmuş olabilir.<br />
<br />
İyi haber, yanlış kişiyle evlendiğimizi öğrenmenin çok da önemli olmadığıdır.<br />
<br />
O kişiyi terk etmemeliyiz, terk etmemiz gereken Batı'da 250 senedir kabul görmüş Romantik ideadır: bütün ihtiyaçlarımızı karşılayan ve arzularımızı tatmin eden mükemmel bir varlığın olduğu fikri.<br />
<br />
Bu romantik fikri daha trajik (ve bazen de komik) bir fikirle değiştirmemiz lazımdır: her insan bizim kafamızı karıştıracak, bizi öfkelendirecek, sinir edecek, delirtecek ve hayal kırıklığına uğratacaktır - ve biz de (kötü niyetimiz olmasa da) aynısını onlara yapacağız. Boşluk ve tamamlanmamışlık hissimizin sonu asla gelmeyecektir. Fakat bunların hiçbiri ne alışagelmedik bir şey ne de boşanma nedenidir. Kime bağlanacağımızı seçme eylemi, kendimizi hangi tür bir ızdırap ile kurban edeceğimizi tanımlamaktan ibarettir.<br />
<br />
Bu kötümserlik felsefesi evlilik etrafında bulunan pek çok sıkıntı ve çalkantıya çare oluşturmaktadır. Kulağa biraz garip gelebilir, ancak kötümserlik romantizm kültürünün evlilik üstünde oluşturduğu aşırı baskıyı azaltır. Eşimizin bizi kederimizden ve melankolimizden kurtaramaması, ne o kişinin başarısızlığını ne de birlikteliğimizin başarısız olması ya da güncellenmesi gerektiğini gösterir.<br />
<br />
Bize en uygun insan bütün zevkleri bizimkiyle aynı olan değil (böyle bir insan zaten yoktur), zevklerimizdeki farklılıkları zekice tartışabilen, anlaşamamakta sorun yaşamadığınız kişidir. "Fazla yanlış olmayan" kişinin gerçek göstergesi, kusursuz uyum gibi hayalperest bir fikir yerine, farklılıklarınızı cömertçe hoş görebilme kapasitesidir. Uyumluluk aşkın ödülüdür, önkoşulu değil.<br />
<br />
Romantizm acımasız bir felsefedir; bize yardımcı olamamıştır. Evlilikte yaşadığımız pek çok şeyi istisnai ve dehşet verici hale getirmiştir. Sonunda tek başımıza kalırız ve kusurlu birlikteliğimizin "normal" olmadığına ikna oluruz. Kendimizi "yanlışlığa" alışmayı öğretmemiz gerek; kendimizdeki ve eşimizdeki yanlışlara hoşgörülü, esprili ve kibar bir bakış açısıyla bakmaya çalışarak.<br />
<br />
- Alain de Botton, The New York Times, 28 Mayıs 2016<br />
<br />
Yazının orijinali: <a href="http://www.nytimes.com/2016/05/29/opinion/sunday/why-you-will-marry-the-wrong-person.html">http://www.nytimes.com/2016/05/29/opinion/sunday/why-you-will-marry-the-wrong-person.html</a><br />
<br />
<br />di mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2354386213464842717.post-59228406860137839682016-07-02T23:22:00.002+03:002016-07-02T23:22:32.062+03:00fantastik saçmalamalar #398473<div>
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-size: large;">Tanrı, en son çıkan teknolojik alet gibidir. Bazı insanlarda vardır, bazı insanlarda yoktur. Her insanda olması gibi bir zorunluluk bulunmamaktadır. Cahil bir insanın tanrıya inanması, mağara adamına iPad göstermek gibidir.</span></div>
<div>
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div>
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
di mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2354386213464842717.post-71800968594375174662015-12-03T00:55:00.000+02:002015-12-07T17:19:52.560+02:00uyku sayıklamaları volume 20 - futileTeey tey, okulda öğrendiklerimi hatırladım yine.<br />
<br />
ATÜT nedeniyle artı ürün sahibi olamamış, kendine boş zaman yaratamamış, teokrasinin de etkisiyle hiçbir zaman birey olamamış, özgürlük, eşitlik, kardeşlik kavramlarından nasibini almamış insanlara bu kavramları "getiremezsin". Getirmeye çalışırsan parmağın gösterdiği yere değil parmağa bakarlar. "Gücünü Tanrı'dan aldığını iddia eden adama" tapındıkları gibi "halka özgürlük ve demokrasi getiren adama" tapmaya devam ederler. Anlamadıkları halde operaya gitmeyi "modern olmak" zannederler. İnternet sayesinde dünyayı güncel olarak takip de etseler, en son teknolojiden de haberdar olsalar, en son çıkan Apple ürünleri ve son model arabaları da satın alsalar, bir bok olmazlar.<br />
<br />
O yüzden Gezi Parkı eylemlerinin bir anlamı yoktur, vardıysa bile en fazla bir sene sürmüştür, 1 Kasım 2015 itibariyle de açıkça görülüyor ki sindirilmiştir.<br />
<br />
"Gökkuşağında birçok renk vardır ve her bir renk diğerinden farklıdır. Her renk tek başına da eşsiz ve özeldir, ama yan yana geldiklerinde en güzel, harika bir manzarayı, yani bir gökkuşağını oluştururlar. Tıpkı gökkuşağındaki renkler gibi insanların her biri de eşsizdir. Dünyanın her yerinden insanlar bir araya geldiğinde, gökkuşağı kadar sevimli bir manzara oluştururlar."<br />
<br />
İçinde bunlar yazan "Gökkuşağının Tüm Renkleri" adlı kitabı TÜBİTAK “yerlilik ve kültürel uyum” kriterine uymadığı gerekçesiyle toplattı. Kitap imha edilecek.<br />
<br />
Gezi Parkı ruhu nerede? Özgürlük, demokrasi neferi gençlerimiz nerede?<br />
<br />
Hiç bir yerde değilsiniz, zaten hiç yoktunuz.di mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2354386213464842717.post-32091209831003839632015-11-27T01:04:00.002+02:002015-11-27T01:05:26.686+02:00güncelleme<br />
Bende zamanında korku uyandırmış şarkılar hakkında yazdığım yazıyı, link verdiğim Youtube videolarının hepsi silindiği için kaldırdım.di mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2354386213464842717.post-35757529892312128242015-11-24T15:59:00.004+02:002021-08-07T12:14:54.132+03:00A big ray of sunshine.<br />
<div style="background-color: white; color: #141823; font-family: helvetica, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px; margin-bottom: 6px;">
İnsanlar, dünyaya bir birey getirmiş olmak için değil, yavru köpek sever gibi bir yavru insan sevmek için çocuk yaparlar. Çünkü apaçık belli oluyor ki 3-4 sene sonra zor geldiği ya da işlerine gelmediği için çocukla uğraşmaktan vazgeçiyorlar. O yüzden günümüzde ne zaman sokağa çıksanız hiçbir sebep yokken etinden et koparılıyormuş gibi çığlık atan ya da sağı solu kırıp tekmeleyen şımarık cehennem iblisleri, ve yanlarında çocuğunu kâle almayan, hayattan bezmiş pişman ebeveynler görürsünüz. Velev ki çocu<span class="text_exposed_show" style="display: inline;">ğu bir oyuncak ya da "eşya" gibi yanlarında tuttular, bir yaştan sonra kendi kendine birey olduğunun farkına varan çocuk ya onlardan kaçıyor, ya da aile işine gelmediği için çocuğun kıçına tekmeyi basıyorlar. Düşlerini ya da hayallerini gerçekleştirecek bir "avatar" olmaktan ziyade kendi düşünceleri, vicdanı ve hayatı olan bir birey olduğu için zaten hayatları boyunca anlamsız bir kızgınlık duyacakları çocuğa, bir de kendi sapık eğlenceleri (ve kendi biyolojik saatleri geçtiği) için torun sahibi olmak için baskı yapıyorlar, tekrar yavru köpek sever gibi insan sevmek için. Hem bu sefer çocuk onların değil, sorumluluk yok, ne güzel.</span></div>
<div class="text_exposed_show" style="background-color: white; color: #141823; display: inline; font-family: helvetica, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 19.32px;">
<div style="margin-bottom: 6px;">
Çünkü insanlar bilinçli olsaydı, çocuk yapmazlardı. O çocuğun yavru köpek, peluş oyuncak değil, özerk ve özgür bir birey olacağını öngörürlerdi. Gökyüzünde yaşayan görünmez bir adama taptıkları için tamamen boka sarmış, aşırı nüfus nedeniyle kaynakları hızla tükenen, insanın maymundan evrildiği andan itibaren kümülatif olarak birikmiş sorunları nedeniyle şiddet, baskı, cehalet ve eşitsizlik dolu bir dünyaya çocuk getirmek istemezlerdi. Ha, bu durum insanın elinde de olmayabiliyor. Evet, insan bilinçsiz olarak çocuk yapıyor ama bilinçli olarak çocuk yaptığını zannettiği zaman bile arkasında (soyadını devam ettirmek isteyen egosu ve ailesinin baskısının haricinde ) üçüncü bir neden daha var: Devlet. Sistem. <a href="http://dimijohn.blogspot.com.tr/2015/03/uyku-sayklamalar-volume-19-that-sexy-ad.html" target="_blank">Bİr önceki yazımda</a> belirttiğim gibi, çarkların dönmesi için taze ete ihtiyaç vardır. O yüzden Sistem, kör göze parmak veya subliminal olarak insanları çocuk yapmaya özendirir: dizilerde, filmlerde, reklamlarda vs. cinsellik kullanılır, annelik kavramı yüceltilir, çocuk doğumu "mucize" olarak adlandırılır... Oysa çocuk doğumu kimyasal bir tepkimeden ibarettir, yemek yiyip de kıçımızdan bok çıkmasından daha fazla mucizevi değildir.</div>
<div style="margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
<b>Çocuk doğurmak bir hak değildir, hayatınızın amacı değildir, "çatırdamaya" başladığını hissettiğiniz evliliğinizin bir çaresi de değildir. Çocuk sizin malınız değildir, bir bireydir. Hayatın en büyük travması fikri sorulmadan dünyaya gelmektir. Çocuk doğurmadan önce, fiziksel ve ruhsal, çevresel ve ekonomik olarak hazır olduğunuzdan emin olun, sonra tekrar kontrol edin, yine emin olun.</b></div><div style="margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;"><b><br /></b></div><div style="margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;"><b>Sonra çocuk yapmaktan vazgeçin. Yapacaksanız da Türkiye'de yapmayın.</b></div><div style="margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;"><b><br /></b></div>
<div style="margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
"Of Umut ne kadar karamsarsın." He ya, dünya hepinize günlük güneşlik, bir bana kötü.</div>
<div style="margin-bottom: 6px; margin-top: 6px;">
Ne diyordum ben? Hah, öğretmenler gününüz kutlu olsun.</div>
</div>
di mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2354386213464842717.post-10819843803696324862015-03-30T04:06:00.001+03:002018-10-19T10:26:32.935+03:00uyku sayıklamaları volume 19 - that sexy ad.<br />
Eğer müsade ederseniz 40 yıllık "<b>CONSUME, OBEY, DIE</b>"'ı<br />
"<b>CONSUME, OBEY, BREED</b>" diye değiştirmek istiyorum.<br />
Çünkü:<br />
<br />
1) Bu sistem içinde ölmek; bir kaçış, bir kurtuluştur.<br />
<br />
2) <b>Sistem bizim yaşamamızı ve çoğalmamızı ölmemizden daha çok istiyor. Vahşi kapitalizm, bireyi ölene kadar kurutur (sömürür) ama kişi çocuk yapmadan ölürse geriye ne kalır? Sistem kimi, neyi sömürür? Dolayısıyla bireylerin sürekli olarak "var olması", önünde havuç sallanan koşu bantlarına genç ve umutlu insanların geçmesi, böylece çarkların dönmeye devam etmesi lazım. Belki de günümüzde cinsellik bu yüzden gözümüze bu kadar sokuluyor </b>(Aslında çoğalmayı da itaat etmenin içine dahil edebiliriz ama madem tüketmek ayrı olarak belirtildiyse üremenin de kendine ait bir yeri olması gerektiğini düşünüyorum).<br />
<br />
3) Bu slogan (consume, obey, die) tabii ki vahşi kapitalistler tarafından değil, kapitalizm karşıtları tarafından yaratılmıştır. Büyük ihtimalle de benden çok daha akıllı insanlar tarafından yaratıldığını düşünüyorum. Fakat "consume" ve "obey" kapitalizmin insanlardan yapmalarını istediği şeyler gibi dururken sonundaki "die" ise <b>araya karışan zenci repçi</b> (araya karışan bu durumda kapitalizm karşıtları oluyor) tadı veriyor. Kapitalizm eleştirisi/karşıtlığı insan ırkının en temel içgüdülerinden biri olan ölüm korkusu suistimal edilerek yapılmaya çalışılıyor. Umarım bu sloganı yaratanlar da bu durumun farkındalardır. Tüketim ve itaat, kapitalizmin sonu gelmeyen kâr kaynaklarıdır, Ölüm ise, üstünden kâr sağlanabilen bir şey olsa da, sonu belli, ucu kapalıdır. Yani sistemin yaşama olan ihtiyacı, ölüme olan ihtiyacından daha çoktur, dolayısıyla bu sloganda "üre"nin yerinin "öl"'den daha etkili, daha önemli ve daha fikir olarak daha korkunç (tıpkı sloganın hedeflediği gibi) olduğunu düşünüyorum.<br />
<br />
3) İhtiyari (opsiyonel):"<b>FORGET</b>", dördüncü madde olarak eklenebilir.<br />
<br />
4) Aaa doğru lan, daha önce niye düşünmedim: "En az üç çocuk doğurun." Hülooğ.di mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2354386213464842717.post-70454283507523688292014-02-18T01:06:00.001+02:002014-02-18T01:06:33.499+02:00bırıksını ırıspı çıcığı.<br />
selam, uzun bir süre ana sayfayı açınca "erojen bölge" kelimelerine maruz kaldınız, özür dilerim; hemen düzeltiyorum.<br />
<br />
geçen gün zenginin biri 13 yaşındaki çocuğuna yat almış. videoyu açıp izlemedim. "başkalarıının adına utanmak" duygusunu çok yoğun olarak yaşayan bir insan olduğum için bu tür videoları izlemem zaten. okumadığım bir haber hakkında yorum yapmak oldukça mantıksız gelebilir, ancak "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak" türk insanının çok aşina olduğu bir şey, ben de biraz halk seviyesine ineyim dedim (ilber hocaya saygılarımla).<br />
<br />
o değil de hazır "türk insanı" demişken, ekşi sözlük'te konu hakkında herkes çok güldüğünü söylemiş. şimdi, insanlara ne yapıp ne yapmamaları gerektiğini söylemek hiçbir zaman haddime değil, ama bu videoya gülünmez arkadaş. beynimizdeki kablolar senelerden beri o kadar yanlış şekilde takılmış halde duruyorlar ki, burnumuza dokunduğumuzda ayağımızı istemsizce atarmış gibi, alakasız uyarıcılara alakasız tepkiler veriyoruz. gerçi shadenfreude'nin hastası olan bir millet olarak, gülmememiz gereken videolara gülmemiz, aslında kendi talihsizliğimize güldüğümüz anlamına geliyor olabilir.<br />
<br />
neyse, konuya dönelim, herkes çocuğa yüklenmiş, "anlayamazsınız" sözüne takılmış. şimdi, arada istisnalar tabii ki olabilir, ancak 13 yaşında herkes gerizekalıdır. ben 13 yaşımdayken, cümlelerimi izlediğim dizi ve filmlerden esinlenerek (ya da o dizi ve filmlerdeki cümleleri aynen kopyalayarak) kurar, olgun ve karizmatik olduğumu düşünürdüm. ancak gerçekte 13 yaşındaydım ve malın önde gideniydim, bu çocuk da öyle, "anlayamazsınız" sözü de bir yerden kopyalanmış gibi duruyor. küçük bir çocuğun etrafındaki herkesten daha akıllı olduğu şirin bir disney filmi izlemiyoruz: 13 yaşındaki bir çocuğun yatının olmasında "kimsenin anlayamayacağı bir amacın" olması çok saçmadır, ve siz de böyle bir amacın olduğunu düşünüyorsanız aptalsınız demektir (hüloooğ). dolayısıyla çocuğa, odadaki hiç kimse tarafından siklenmeyen salak gibi davranın, siktirsin gitsin.<br />
<br />
yazdım yazdım o kadar, dayanamayıp izledim şimdi. şımartmışlar abi çocuğu, başka bir şey değil. şımartmanın haricinde, yetiştirememişler gibi de duruyor. doğum kontrolü hakkındaki fikirlerimi eski kayıtlarımda bulabilirsiniz zaten. ailesini temiz dövmek lazımmış, o kadar.<br />
<br />
ha, meğersem babası tarafından gizlice yata götürülüp tacize uğruyordur (dün ilk defa oldboy'u izledim, kusura bakmayın), o zaman bu sözlerimi yiyebilirim.<br />
<br />
not: bu kayıtlarımı ilerki günlerde arkadaşlarımın çılgın webstiesinde bulabilirsiniz, önceden haber vereyim dedim.<br />
<br />
saygılar.<br />
<br />
<br />
<br />di mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2354386213464842717.post-6272014103040012452013-12-07T02:42:00.001+02:002013-12-07T02:42:23.938+02:00selam.<br />
<span style="font-size: x-large;"><i>erojen bölge kılına benzeyen sakal, hiç sakal olmamasından iyiymiş be canlar.</i></span>di mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2354386213464842717.post-68102169076406154502013-11-18T22:56:00.001+02:002013-11-18T22:56:47.889+02:00kalabalık.<i><b><br /></b></i>
<i><b>- </b>merhaba! umarım bu soru fazla kişisel değildir, ama neden çocuk yapmak istemiyorsun?</i><br />
<i><b><br /></b></i>
<i><b>- bu dünyanın ihtiyacı olmayan bir şey daha varsa, o da daha fazla insan yavrusudur. yüzleştiğimiz boğucu miktardaki ciddi sorunlar, bir ırk olarak kendi geleceğimizi tehdit eden sorunların hepsi, insanların viagra içip tavşanlar gibi sevişmesinden kaynaklanıyor, üstelik kendimizi hayatın doğal döngüsünden tamamıyla ayırdık.</b></i><br />
<i><b><br /></b></i>
<i><b>sayımızı etkili derecede azaltacak güçte ne bir yırtıcı hayvan veya hastalık var, ne de kıtlık. hatta, dünyada yaşayan en aç ve en sefil insanlar, doğanın temel yasalarına aykırı olarak en hararetli biçimde sevişen insanlar. yüksek stres ve açlıkla yüzleşen hayvanlar sevişme isteğini yitirirler. ama insanlar değil. o kadar yörüngeden şaştık ki bazen o çılgın "kadim uzaylılar" teorilerinde gerçeklik payı var mı diye düşünüyorum. hakkımızdaki her şey dünyada çıkıntılık yapıyor.</b></i><br />
<i><b><br /></b></i>
<i><b>yakında dünyada bizden başka büyük bir memeli hayvana yer kalmayacak, dünyadaki bütün topraklar kirlenecek, ve okyanuslar tüketilecek. eğer nüfus büyüme eğilimini takip ederseniz bu kesin bir şey. büyük bir nüfus çığ etkisiyle daha da büyük hale gelir, ve bunun sonu görünmüyor çünkü insanlar genellikle dar görüşlü, kıt akıllı, bencil yaratıklardır ve içgüdüsel öncelikleri dışında hiçbir şeyi umursamazlar; hayatımız 1000 yılda (evrimsel süreçte bir an kadar) o kadar çok değişti ki "mağara adamı modu"'ndan çıkıp "insan gibi" davranmak için yeteri kadar zamanımız olmadı.</b></i><br />
<i><b><br /></b></i>
<i><b>dolayısıyla; huzuruma, yalnızlığıma ve özgürlüğüme, "üremek, insanın yerine getirebileceği en üst düzey sorumluluktur" gibi işe yaramayan, sinir bozucu ve aptal bir fikirden daha fazla değer veriyorum. bir çok tanıdığımın, çocukları yüzünden engellendiğini ve fakat bir mutluluk ilüzyonu içinde olduklarını görüyorum.eğer kendi kendinize verdiğiniz hükümler yeterince güçlüyse, çocuk doğurmak sizi mutlu edebilir, ancak bu benim seçimim olmayacak.</b></i><br />
<i><b><br /></b></i>
<i><b>bir de, çok yakında karşılaşacağımız bu "cesur yeni dünya"'ya yeni bir çocuk getirmek istemem. ayrıca, cahil ve bencil ebeveynleri tarafından bu rezalete gereksiz yere getirilmiş bebeklere acıyorum."</b></i><br />
<i><b><br /></b></i>
<i><b><br /></b></i>
<a href="http://annadraconida.tumblr.com/post/67196609830/hello-hope-this-question-isnt-too-personal-but-why" target="_blank">kaynak</a><br />
<br />di mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2354386213464842717.post-9581268992977274042013-09-03T06:55:00.000+03:002015-11-03T01:00:35.739+03:00maksat soyumuz devam etsin.<br />
<i><b>...aşk, inanılmaz derecede gizemli bir şeydir, bilirsiniz. üstesinden gelene kadar pek çok insanın bugüne kadar bile başına bela olur. restoranlarda aşıkların birbirleriyle ettiği muhabbetleri duymuşsunuzdur ve bu hiçbir zaman değişmez. insanlar karşılarındakine onu sevdiğini söylerken birbirleriyle rekabete girerler. "seni seviyorum" "ben de seni seviyorum" "evet ama ben seni geçekten seviyorum" "ben senin 20 sene önce emip attığın kalemleri seviyorum" "ben senin kaşlarını, soyunu sopunu, hakkındaki her şeyi seviyorum! sadece yemeğini ye ve seni sevmeme izin ver, sakın konuşma!"</b></i><br />
<i><b><br /></b></i>
<i><b>tabii bu diyaloğun aslında doğa tarafından yazılmış kötü bir bilim-kurgu filminin içinden çıktığından haberleri yok. aslında o sırada dedikleri şey şu: "ırkımız devam etmeli, ırkımız devam etmeli! benim cinsel organım senin cinsel organını işaret ediyor, ırkımız devam etmeli."</b></i><br />
<br />
- Dylan Moran, <i>Like, Totally</i>, 2006.di mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2354386213464842717.post-68616250737361161902013-07-10T03:48:00.000+03:002015-11-03T01:06:03.114+03:00uyku sayıklamaları volume 18 - sorular<br />
tanrı çok akıllı, her şeyi biliyor, dünyaya gelmiş ve gelecek olan herkesi biliyor. bu insanların hayatlarını baştan sona kadar biliyor. ne yapacaklarını, ne söyleyeceklerini biliyor. ne zaman öleceklerini biliyor. öyleyse onları neden cehenneme göndersin ki? onlara özgür irade verse bile o iradenin içindekileri tanrı bilmiyor mu? insanların yapacaklarını bilmiyor mu? ben tanrının bilmediği bir şey mi biliyorum? bu şirk koşmak değil midir? yani her halükarda cehenneme mi gideceğim?<br />
<br />
insanların yaptığı ve yapacağı her şeyi biliyorsan onları niye cennet veya cehenneme gitmek için test edersin? bu çok zalimce bir şey değil mi? bir insanı tutsak alıp ondan sonra senin istediği gibi davranması için bir odaya hapsetmeye benzemez mi? ben o adam istediklerimi yapmadığında işkence etsem, yaptığında serbest bıraksam zalim ve sadist olmaz mıyım?<br />
<br />
tanrı bizim asla kavrayamayacağımız bir anlamda hareket ediyorsa, neden ediyor? neden zalimlik ve şiddet, "bilinemezlik" ile haklı çıkarılmaya çalışılıyor? neden, diğerlerinin varlığını kabul etse de, kendisinin "gerçek" olduğu iddia eden bir sürü din var? tanrı neden açık ve net değil? olamıyor mu? muğlaklığının yarattığı ve zalimliğe, şiddete ve vahşete dur diyemiyor mu?<br />
<br />
"tanrı bilinmez, sadece inanılır" diyorsan neye inanacaksın? bu herkese zulmeden sadist adama mı? "deistim ben tamam, dinler saçma ama tanrı var" diyorsun da, referansın sadece tek tanrılı dinlerin kitapları değil mi? tamam, onlardan önce de tanrı inancı vardı ama o inançların çoğu doğada olup biten olayları açıklamak için uydurulmadı mı? bilim o gürleyen gökü, çakan şimşekleri, depremleri, denizdeki fırtınaları, milyonlarca kişiyi öldüren salgın hastalıkları açıklamadı mı?<br />
<br />
"tamam tanrı sadece evreni yarattı, hatta sadece big bang'i yaptı, gerisine dokunmadı" dersen, o zaman tanrı tanrı olmaktan çıkmaz mı? kutsal kitaplarda anlatılan tanrıyla aynı şey olur mu? bu kadar pasif-agresif olacaksan tanrı olmanın ne anlamı var?<br />
<br />
"<b><i>i'm not scared of dying, because i'm an atheist. i know i'll just rot in the ground. i won't even know i'm dead, you know why? BECAUSE I'LL BE FUCKING DEAD.</i></b>"<br />
<br />
- Jim Jefferies<br />
<br />
allahaşkına gelmişken şu ikisine tekrar bir göz atın:<br />
<br />
<a href="http://dimijohn.blogspot.com/2013/03/uyku-sayklamalar-volume-14-grand-design.html" target="_blank">uyku sayklamaları volume 14 - grand design</a><br />
<a href="http://dimijohn.blogspot.com/2013/03/uyku-sayklamalar-volume-15-nema.html" target="_blank">uyku sayklamaları volume 15 - ænema</a><br />
.di mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2354386213464842717.post-55227601303039428852013-07-09T18:47:00.000+03:002013-09-02T21:28:26.989+03:00uyku sayıklamaları volume 17 - büyülü sözler<i><br /></i>
<i>"dışlanmış" toplum "benimsenmiş" toplum haline geldiğinde ne olacak? dünyadaki herkes "<b>farklıyımmmm =)</b>" "<b>manyağımmmmm =D</b>" "<b>deliyimmmmm XD</b>" "<b>tırlattımmmm 8=====D</b>" diye dolaştığında ne yapacaksın? "Normal olmak" yeni "farklı olmak" mı olacak acaba?</i><br />
<i><br /></i>
<i>gerçek dışlanmış toplum, gerçek anormaller bence rock 'n' roll kuşağıydı, çünkü savaşın çocuğuydular ve çoğunun onları yetiştirecek bir ailesi yoktu, hepsi aykırı oldu, sistemin dışına çıktı ve liberalizm (hem gerçeği hem de yalan olanı) onları kucakladı. şimdiki çocuklar; anne, baba, babanın metresi, ev, yazlık, iş ve para sahibi olmalarına rağmen rock 'n' roll olmaya çalışıyorlar. <b>bugünün cahil fast food toplumu, rock 'n' roll'u "havalı" yapan farklılığı anlamadan, büyülü sözleri söyleyince havalı olacaklarını zannediyorlar. dolayısıyla bütün toplumun "çıplak bir kral" olduğu, tatsız ve yapay bir durum ortaya çıkıyor.</b></i><br />
<i><br /></i>
<i>lakin bu görünmez elbiseleri giyenler, bunu sadece kendi öz iradeleriyle yapmıyorlar. insanlara sayısız çeşit konuda farklı olduklarını söyleyerek onları bölen ve böylece ürünlerini satmaya hazır sayısız çeşit pazar yaratan kapitalizm var. belirli bir toplum yapısıyla özdeşleşmiş mallar satmamaya başlayınca, şirketler, kendini toplumla bağdaştıramayan kişilere özel ürün satarlar hatta bu ürünü satmak adına kişileri toplumdan ayıran eylemleri bizzat gerçekleştirirler.</i><br />
<i><br /></i>
<i><b>özgürlük, eşitlik, kardeşlik gibi kavramların "yeter ki para aksın, onun dışında ne olursa olsun" temelinde yaratılmış yalanlar olması ne acı</b>. fakat bu temeli göstermeden bize bu yalanları satanların kestiremediği, bizim bu yalanları benimseyip onları doğuştan gelen temel haklar olarak görmemiz oldu.</i><br />
<i><br /></i>
<i>günümüzün ahlaksız (ahlak da ne oluyorsa artık) kapitalizmi, kendisinin ortaya çıkmasını ve gelişmesini engelleyen zihniyeti bile pazarlar oldu (yasakçı zihniyetten daha iyi dışlaştırıcı ve pazar yaratıcı olur mu?). hele bu zihniyet, kapitali ele geçirirse ya da kapital daha da yayılmak için onlarla işbirliği yaparsa durum daha da fena. ancak özgürlük, eşitlik ve kardeşliği "büyülü sözler" olarak benimseyen romantikler (solculuğun tanımı bu olsa gerek) araya girip baskın çıkarlarsa, iş değişebilir.</i><br />
<br />
.di mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2354386213464842717.post-17204279080045991392013-06-18T19:24:00.000+03:002013-06-18T19:24:00.756+03:00özgür konuşma platformu<br />
son 3 haftadır olanlar, ülkenin başına gelen en güzel şeylerden biri. ama direniş, gezi parkını korumak olduğu kadar, polis şiddeti, iktidarın tiranlığı ve akp zihniyetine karşı olduğu için biraz özeleştiri yapmamız lazım, çünkü bizleri sokağa döken bu olaylar birden gökten düşmedi. geçmişimizi hatırlamamız ve geçmişimizden ders almamız lazım.<br />
<br />
arkadaşlar, hatırlamamız gereken bir şey var ki, bu bir cumhuriyet mitingi değil, bir halk hareketidir. daha 3 hafta önce bu ülkeden kaçıp gitme hayalleri kuran bu apolitik kardeşinizi sokaklara döken gerçek, bunun kişisel hak ve özgürlüğümüzü korumak için yapılan bir direniş olduğuydu. direniş boyunca katılmadığım slogan şu: "mustafa kemal'in askerleriyiz". atatürk ilkeleri, evrensel değerlerdir, onları ben de benimsiyorum, ama atatürkçü değilim. türkiye cumhuriyetinden önce muasır medeniyetler seviyesine, bireyselliğe ve özgürlüğe o kadar uzaktık ki, padişahın tebaası olmaktan çıkıp, atatürk'ün bize kazandırmaya çalıştığı özgürlük kavramını anlayamadan kendimizi onun tebaası haline getirdik, çünkü parmağın gösterdiği yere değil, parmağa bakmaya alışmış bir milletiz, bu alışkanlığımızdan hâlâ kurtulamadık.<br />
<br />
yoksa kurtulduk mu? 30 mayıs ve 1 hazirandan itibaren sokağa kendi irademizle çıktık, kimse bize sms atmadı, kimse mahallemizden otobüs kaldırmadı. kimse bize sokağa çıkan adam başına para vermedi. hepimiz sağduyumuzla ve hür irademizle sokağa çıktık. kendi özgürlüğümüzü korumak için çıktık.biz kendi kendimizin askeri haline geldik.<br />
<br />
arkadaşlar, yerel seçimler 30 mart 2014'te yapılacakken "seçim mitingi" adı altında, tayyip'in sincan'da ve kazlıçeşme'de seçmenine konuştuğunu gördük. akp'nin seçmenini gördük. görmez olaydık. evet gülmek çok kolay. dalga geçmek çok kolay. ama ekran başında onları aşağılayarak ülkeyi değiştiremezsiniz. ben onlarla empati yapmanızı istemiyorum. zaten facebook'ta polisin direnişçileri öldüresiye dövdüklerini gösteren videoların altına "oh olsun" veya "keşke ben öldürseydim" yazan insanlarla konuşup anlaşmak oldukça zor olacak. fakat bu ülkeyi yıllardır muasır medeniyetler seviyesine taşıyıp, sosyal demokrat hale getirecek tek bir parti olmadığından, değişimin bizden ortaya çıkması zorunludur.<br />
<br />
"ben benim gibi düşünmeni istemiyorum, sadece düşünmeni istiyorum."<br />
<br />
taksim'e selam, direnişe devam.di mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2354386213464842717.post-2420561852274270982013-06-13T01:32:00.000+03:002015-11-03T01:09:46.048+03:00nefret.<span style="font-size: x-large;"><b>ülkenin durumu nazi almanyasına bu kadar yaklaşmışken, 1500 yıldır cehalet, sefalet, ölüm ve çatışmadan kurtulamamış bir sistemin kölesi olup iki artı ikinin sonucunu bile başkasına devredecek kadar beynini düşünceye kapatmışsan benimle paylaştığın oksijene layık değilsin demektir. hoşgörüsüzlüğü, cehaleti ve ayrımcılığı hoşgörmek mantıksızlıktır. gidin kendinizi öldürün ve aptal inanışlarınızı da beraberinde götürün.</b></span>di mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2354386213464842717.post-57651707196248665472013-05-31T01:13:00.001+03:002013-07-01T23:22:18.507+03:00anne<div>
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><i><br /></i></span>
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><i>alıntıdır.</i></span><br />
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><i><br /></i></span></div>
<div>
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><i>"<span style="color: #121415; line-height: 21px;">Annesini babasını kaybetmiş çok arkadaşım var. Bu yüzden bahsetmeyi pek sevmiyorum. İnanmayacakları için söylemiyorum da ama imreniyorum onlara bazen. Keşke benim annem de ölseydi ben küçükken. Babamı da çok seviyorum, gerçekten dünyanın en lüzumsuz insanıdır. O öldüğünde de deli gibi üzüleceğim ama başıma gelecekleri kestirebiliyorum. Bir parça daha dik yürümeye başlayacağım, bir parça daha gururlu bir adam olacağım, birinci dünya problemlerim azalacak, bir parça daha sorumluluğum artacak vs vs… Öngörülebilir. Annem öyle değil. Kafayı yiyecek gibi oluyorum düşününce. Hayata bakışım değişecek, bir yuva kurmayı beceremediğim için acımı hedefinden saptıramayacağım; her köfte kokusu duyduğumda, her kazara boynumdan öpüldüğümde annemi hatırlayacağım. Acım içimde kor olacak. Küçükken ölmüş olsaydı o şok dalgasını çoktan atlatmış; her gün korkuyla yaşamıyor olurdum. Zaten mutlu biri değilim, somut bir nedenim de olurdu.</span></i></span></div>
<div>
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><i><span style="color: #121415; line-height: 21px;"><br /></span></i></span></div>
<div class="p1" style="color: #121415; line-height: 21px; margin-bottom: 0.7em; padding: 0px;">
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><i>Herkesin annesi fedakardır mesela. Sorsan, dünyanın en fedakar annesi onunkidir. Daha duyduğun anda aslında öyle olmadığını hissederdin. Çünkü bilirsin ki en fedakarı senin annendir. Haksız da sayılmazsın; hayatındaki kavramların %90’ını annenden tanımlamışsındır. Felsefi durduğu için sindiremediğimiz bir gerçek vardır ya; dünyanın, aslında senden ibaret olduğuna dair. Sen varsan vardır dünya, yoksan yoktur. Senin kadar vardır. Karşındaki bardağın, gözlerini kapadığında hala orada olup olmadığını bile bilemezsin aslında. Kafanda oluşturduğun binlerce değerin, yargın ve değer yargın vardır. İşte şu kısa hayatlarımızdaki tek sabit, annelerimizdir. Hiç görmemişsen bile o’dur. Tanrıdan çok net daha kutsal.</i></span></div>
<div class="p1" style="color: #121415; line-height: 21px; margin-bottom: 0.7em; padding: 0px;">
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><i>Primitif biri olmadım, küçükken de değildim. Anneme aşık olmadım, ergenliğe girince nefret etmedim, birlikte olduğum kadınlarda annemi arayacak kadar düşmedim. Zaten annemin sevmediğim binlerce davranışı, saçmalık boyutunda binlerce düşüncesi var. Ona da, babama da defalarca dediğim gibi, ailem olmasalardı, görüşmeyi tercih edeceğim insanlar olmazlardı. Yine de bir parça sevdiğim kız arkadaşım biraz anneme benzesin istiyorumdur içten içe. Anneme gösterdiğim sabrı gösterebileyim, annemle tartıştığım kadar naif tartışabileyim, içime hiç sinmese bile olabilir diyerek hak verebileyim, kavga ettikten sonra ertesi gün merak edip arayabileyim, gırtlağına sarılma ihtimalim hiç olmasın, içimden hiç gelmese de onun istediği gibi yapabileyim diye. Çünkü bilirim ki annem sonsuz sever beni, gerçekten. Bana dünyanın en ayan beyan kötülüğünü yapıyor olsa, nasıl farkında olmadığını düşünür, yine onun için endişelenirim. Bana karşı bir içten pazarlığı, samimiyetsizliği, art niyeti olduğu asla aklıma gelmez. Bana şirk koşmaz. Bu da annemin kredisini bende sonsuz yapar. Annemin canı sağ olsun diyemeyeceğim hiçbir şey yok. Kendim için değil yani; yeryüzünde bir ikinci insan için aynı hissetmeyi isterdim, bu yüzden bir parça anneme benzemelerini. Onun gibi sevmelerini, samimi olmalarını. Annemle birlikte kapanacak sayfalardan biri olacak maalesef. Yoksa kimseden karpuzun çekirdeklerini çıkarmasını beklemedim.</i></span></div>
<div class="p1" style="color: #121415; line-height: 21px; margin-bottom: 0.7em; padding: 0px;">
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><i>Anne dediğin insan seni içten içe değiştirmeye de çalışmaz mesela. “Dişinde yeşil bir şey var” deyip kanal tedavisine kalkışmaz. “Niye böyle yapıyorsun” der direkt. YAPMA der. Konuşmaz, surat asar ama o tabağı önüne yine afiyetle ye diye koyar. Aç bırakmaz, ne yemeğe ne şefkate.</i></span></div>
<div class="p1" style="color: #121415; line-height: 21px; margin-bottom: 0.7em; padding: 0px;">
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><i>Evlenirsem sana bi torun yaparım artık, biz tatile çıkarken falan kilitlerim sana, bakarsın hevesini de alırsın diyorum. “Aman oğlum sakın, zaten bilinçli çocuksun da aman diyim, sakın öyle annem ister babam ister diye çocuk yapmaya kalkmayasın. Benim hiç umrumda değil hiç istemiyorum öyle babane olmak falan, hiç gözümde yok bu yaştan sonra.” diyor. “Ne yani, yengeç gibi yan yan yürüye yürüye ‘babağne’ diye yanına gelse, sevmicen mi?” diyorum, “UYY BABANESİ BOKUNU YESİN ONUNNN” diyor :) En fazla bu kadar saklayabiliyor içindekini. Kin yok, işgüzarlık yok, puştluk yok, ego yok. En büyük yalanı bu; o da benim için.</i></span></div>
<div class="p1" style="color: #121415; line-height: 21px; margin-bottom: 0.7em; padding: 0px;">
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><i>Beni kadınlar yetiştirdi. Erkeklerle pek muhabbetim olmadı. Babam vardiyalı çalışıyordu zaten, ben uyuyordum o uyanıyordu, o uyuyordu ben uyanıyordum. Futbol gibi bir erkeğin zevk aldığı standartlardan yoksun büyüdüm. Sokak hayatım olmadı. Kuaför kokusundan tiksindim. Günde damağıma bayat kurabiyeler yapıştı. Bizim ailenin kadınları da kırsal değildir, kibar nazik insanlardır. İstanbul beyfendisi gibi büyüttüler beni. Her şeye rağmen gay olmadım çünkü o kadınların en büyük dertlerinin kocaları olduğunu dinledim hep. Gurbettekilerin ne kadar özlediğini, kavga edenlerin huzursuzluktan ne kadar sıkıldığını, yatak odasında sorun yaşayanların ona hissettirmeden nasıl düzeltebileceğini. Etrafımdaki genç güzel kadınların sıkıntılarına kulak kabartıp durdum. Aşık oldukları adamlar vardı. Büyüdüm, o aşık oldukları adamlardan biri oldum. Tek esprim, kadınları erkeklerden iyi tanıyor olmam oldu. Kadınları anlayabiliyorum. En iyi arkadaşım annemdi, annemin en iyi arkadaşı da ben oldum. Eve giriş şeklimden anlıyor hayatımda ne olup bittiğini. Konuşunca canım sıkılacaksa anlamamış gibi yapıyor. Büyüdüm ama işte. Adam oldum. Ben onu dinliyorum. Yargılamıyorum. Kızmıyorum. Artık somut olarak gerekmedikçe anneme hiçbir derdimi anlatmıyorum üzülmesin diye. Bu da beni ölesiye yalnız bıraktı hayatta. Kadın benle oturmuş senelerce misket oynamış. Beni yalnızlıktan öldürmesinde hiçbir sakınca görmüyorum.</i></span></div>
<div class="p1" style="color: #121415; line-height: 21px; margin-bottom: 0.7em; padding: 0px;">
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><i>Köpek gibi gidiyorum kafamı omzuna koyuyorum. Mıknatıs gibi canımın bütün sıkkınlığını çekiyor. Birden kaldırıyorum sonra kafamı ona geçmesin diye, bu dünyanın en büyük lüksünü sürdürüp kendimi daha fazla kandırmayayım diye. Maksimum 20 sene daha yaşar ve bu alışkanlıklardan kurtulup tek başıma hayatta kalabilecek seviyeye ulaşmam için çok az geliyor bana.</i></span></div>
<div class="p1" style="color: #121415; line-height: 21px; margin-bottom: 0.7em; padding: 0px;">
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><i>Hayattaki en büyük güvencem annem gibi hissediyorum. Ve onu mutlu etmek o kadar kolay ki. 1- Ben gerçekten iyi ve mutlu olcam. 2- Arada bi arayıp annecim nasısın dicem. 3- Gördüğümde sarılıp gıdımı açıcam öp dicem. 1.55 boyu var zaten zor yetişiyor. Al sana dünyanın en mutlu insanı. Keşke 50’lerin sonu ya da 60’ların başında doğsaymışım. Hiçbir şey teoride annemden öğrendiğim gibi güzel ya da zor değil ve pratikte 30 senedir cidden zorlanıyorum. Hayatıma giren çıkan insanlara bakıyorum; tanrım, bi dünyayı tersine çevirmediğim kalmış. Sonuç: 234092489039 milyar ziyan olmuş nöron ve elde bir 0. </i></span></div>
<div class="p1" style="color: #121415; line-height: 21px; margin-bottom: 0.7em; padding: 0px;">
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><i>Hayatımdan teğet geçen onlarca güzel kadın da; metropol doğrularından yaptığı kağıt evlerinde kendi olmanın sikindirik gururuyla camdan bakmaya devam edecek, yarak kürek adamlara karakterinden kalan son delikleri de siktirecek. “Sucuğu kızartıcam sofraya geçin soğumasın” diyecekleri bir ortamları asla olmayacak. Birileri onlar hakkında asla bunları hissetmeyecek.</i></span></div>
<div class="p1" style="color: #121415; line-height: 21px; margin-bottom: 0.7em; padding: 0px;">
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><i>Annelerimiz bazen öldü, geri kalanı da yaşlanıp ölecek. Bizim nesil yaşlanmıyor, sevgisizlikten piç gibi çürüyor.</i></span></div>
<div class="p1" style="color: #121415; line-height: 21px; margin-bottom: 0.7em; padding: 0px;">
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><i>Sevgiler, gerçekten."</i></span></div>
<div class="p1" style="color: #121415; line-height: 21px; margin-bottom: 0.7em; padding: 0px;">
<span style="background-color: white; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;"><i><br /></i></span></div>
<div class="p1" style="color: #121415; line-height: 21px; margin-bottom: 0.7em; padding: 0px;">
<a href="http://gentlyopenthenitshuts.tumblr.com/post/50990014230/" target="_blank">klavyene sağlık kardeş.</a><br />
.</div>
di mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2354386213464842717.post-75155453739785198502013-05-25T16:28:00.000+03:002013-05-25T16:28:24.051+03:00cillop<br />
<span style="font-size: x-large;">neden saçlarımı uzatmam gerektiğini hatırladım.</span>di mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2354386213464842717.post-50398930439502207172013-05-23T14:27:00.001+03:002013-05-23T14:27:48.184+03:00yönetim istifa<br />
<b><i><span style="font-size: large;">"... Kralların Kralı şu anda evrendeki ışığı ve yaşamı yaratmakla, sonsuz sevgiyi bağışlamakla, Bangladeşlileri sular altında bırakmanın yeni yollarını aramakla ve spor fanatikleri ile tehlike altındakilerin çaresizlik dualarını değerlendirmekle meşgul. Her şeye gücü yetiyor ve aynı anda birden çok göreve yetişebiliyor olsa da, görevi ne zaman başkasına devredeceğinizi bilmezseniz Yüce Varlık olamıyorsunuz."</span></i></b><br />
<b><i><span style="font-size: large;"><br /></span></i></b>
<span style="font-size: large;">- Bob Garfield</span><br />
<span style="font-size: large;"><br /></span>di mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2354386213464842717.post-70849167326443009532013-05-02T03:04:00.000+03:002013-05-02T13:35:17.216+03:00uyku sayıklamaları volume 16 - manic pixie dream girl<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://img.photobucket.com/albums/v316/vehiclesshockme/ONTD/Mary-Elizabeth-Winstead-Ramona-Flowers-Scott-Pilgrim-vs-World.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="179" src="http://img.photobucket.com/albums/v316/vehiclesshockme/ONTD/Mary-Elizabeth-Winstead-Ramona-Flowers-Scott-Pilgrim-vs-World.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
selam sevgili fşk okurları. başlığın belirttiği üzere, birkaç sene önce keşfettiğim "manic pixie dream girl" kavramı hakkında bir iki kelime söylemek istiyorum.<br />
<br />
eğer aşina değilseniz, Magic Pixie Dream Girl, genellikle komedi-drama türü filmlerde görülen, başroldeki ergen erkek karakterimizin büyüyüp adam olmasında katalizör görevi gören, şirin, sevimli ve bir o kadar sorunlu kadın karakterimizdir. <b>Garden State</b>, <b>(500) Days of Summer</b>, hatta <b>Angel-A</b> izledikten sonra "aa ne güzelmiş böyle hatunlar" diye düşünürdüm, daha sonra öğrendim ki aslında böyle bir kavram varmış.<br />
<br />
söylemek istediğim şeylerden biri, bu hatunlar hakkında yapılan <b>"başroldeki can sıkıcı derecedeki duygusal erkeğe hayatı ve onun sonsuz gizem ve maceralarını benimsemeyi öğretmekten başka işe yaramayan sığ karakter"</b> eleştirisi. Bu yoruma katılsam da, şöyle bir açıklama getirmek isterim: gerçek hayatta ve filmlerde bu kadar boktan ilişkiler varken bir erkeğe (veya kadına) hayata daha iyimser veya şevkle bakmayı öğretmekte herhangi bir sorun görmüyorum. <b>ayrıca filmin içinde uzay gemileri veya robotlar geçmediği için illa ki "gerçek hayatı %100 yansıtması lazım" gibi bir şey söz konusu değil.</b> bu bir film, bu bir senaryo, yazar neyi ya da kimi anlatmak isterse onu anlatır. bazı eleştiriler ise bu senaristlerin "mizojinist" olduğu üzerine kurulu. yuh arkadaşım, kırk yıllık paranoyağım böyle buzağı aramadım.<br />
<br />
söylemek istediğim diğer şey ise, erkeler tarafından bir MPDG olarak yaftalandığını söyleyen bir kadının <b>"eğer duygusal olarak büyümek ve kabuğunu kırmak istiyorsan, bunu kendin yap."</b> demesi hakkında. şimdi, büyüme işi, kendi başına (ya da pasif bir şekilde insanları gözlemleyerek) gayet başarıyla gerçekleştirilse de, duygusal konular veya sevgililik müessesesi bence kesinlikle interaktifliğe ve deneme yanılmaya bağlı bir şey. söz konusu <b>MPDG hastalığına tutulan erkeklerimiz insan ilişkilerinde iyi oldukları halde sevgili konusunda biraz şanssızlar, çünkü kadınların genel olarak yöneldikleri bir tip değildirler.</b> bu durumda, karşı cinsle cinsel anlamda daha iyi iletişim kuran erkekler, ya ergenlik dönemlerinde kendileri kadar salak olan pek çok kız ile (ergenlik döneminde herkes salaktır, azı akıllanır, çoğu malesef kurtulamaz) ilişki yaşama şansını bulup kendini o alanda geliştirenlerdir, ya da kadınların annelik içgüdülerine hitap eden (bu blogda da değinilmiş) piç erkeklerdir. dolayısıyla zavallı erkeğimiz, çocuksu olarak nitelendirilen MPDG'nin etrafındayken, ondan daha çocuksu olur, eli ayağı birbirine dolanır.<br />
<br />
sonuç olarak, sevgili hanımlar. ilişkinizde size bel bağlamış bütün erkekler, MPDGzede değildir. eğer gerçekten öyle olan bir erkeğe rastlarsanız, bilin ki o iyi bir insandır. illa onunla "sonsuza kadar beraber" olmak zorunda değilsiniz (ki filmler gösteriyor ki olmuyorsunuz da). fakat, biraz önce de dediğim gibi, başkalarına daha iyi bir insan olmaları için yardım etmekte hiçbir sorun yok.<br />
<br />di mi johnhttp://www.blogger.com/profile/01695585713469492075noreply@blogger.com0