17 Haziran 2010 Perşembe

futbol falan.



geçen gün göztepe spor kulübü'nün kuruluşunun 85. yılıydı. o bölgelerde klüp ile adaş bir cafede oturuyorduk. o gün zaten o bölge iyice kalabalıktı. akşam da bir grup kafenin önünde toplandı. "bugün de oturulur mu, kalkın lan" diye bağırmaya başladılar. bazıları cafenin içine girmeye çalıştı, müşteriler huzursuzlandı. derken insanların kafasının üzerinden bir şişe uçarak arkadaki duvarda patladı. millet ayaklandı. bir kısım üst kata kaçtı, bir kısım arta taraftan mekanı terketti. olaylar büyüdü, sonra yatıştı falan filan.

sonradan alınan haberlere göre birkaç kişi tabancayla vurulmuş, bıçaklar çekilmiş. şimdi, "eskiden kalma bi davaymış", "taraftarlar arasında farklı gruplar oluşmuş", bunlar beni bağlamaz abicim. sen bir spor kulübü adına bıçak çekiyorsan, adam dövüyorsan, silah kullanıyorsan, bira şişesi atıyorsan; gerizekalısın. sen bir spor kulübüne aidiyet gereksinimi hissediyorsan, malın önde gidenisin demektir.

evet ben takım tutuyorum, ama futbolla ortalama türk erkeğinin ilgilendiği kadar ilgilenmiyorum, bunu da gayet normal bir davranış olarak görüyorum. maçları izlemem, kadronun yarısını bilirim. ister milli maç olsun, ister tuttuğum takımın maçı, kaçan her pozisyonda, ceza sahasına açılan her ortada, atılan her golde eşşek gibi anırmam. bu kadar da bana yeter. ha, hobi olarak ilgilenseydim belki, o zaman türk erkeğinin ortalaması kadar bilgim olurdu, ama erkeklerin bu ilgisinin hobi olarak kaldığını zannetmiyorum.

hadi şimdilik, statüyü düşüreyim; bıçak çekenleri, kavga edenleri konu alayım. zaten sizler de biliyorsunuz; ataerkil toplum bir yandan, kapitalist sistem bir yandan, ailelerin ilgilenmediği cahil çocuklar sokağa salınıyor. onlar da aidiyet duygusu olarak bir takıma bağlanıyorlar. hatta takımdan ziyade taraftar gurubuna bağlanıyorlar. çünkü takım "hadi bizim için ölün, yensek de yenilsek de kalbiniz bizimle olsun" demiyor. birlik, beraberlik, kardeşlik duygusu takımı tutan taraftardan geliyor. hormonların yönlendirdiği gençler ilkel zamanlardan kalma kendini öne çıkarma, en güçlü olduğunu gösterme, "alpha male" duyguları ön plana çıkınca işin içine şiddet de karışıyor, taraftarlar çeteye dönüşüyor. toplumdaki diğer gruplar gibi, başlangıç nesnelerinin (spor klübü) kökenini unutuyorlar, dünyevi bir şey olduğunu unutup, göklerden gelen ezeli ve ebedi bir şeymiş gibi baş tacı ediyorlar. eylemleri bir araya gelme nedenlerinden tamamen bağımsız olsa da, yaptıkları her şey "o ulaşılamaz özne" için oluyor.

diğer yazımda yazdığım gbi, futbol sadece futboldur, spordur. eninde sonunda yarışanların fiziksel güçlerini sergilemek için yapılan, centilmence oynanan neşeli bir mücadeledir. ben demiyorum ki insan hayatından çıksın; sonuçta zevk veren bir olay, ayakla yapılan zeki ve kıvrak hareketleri görmek, centilmence davrananları tebrik etmek, mükemmel bir uyum halince çalışan bir takımı izlemek. ama bu kadarı yeter. zira, dünyanın öbür ucundaki bir takımın ofansif stratejisini bilmek, futbolcunun şu takıma kaç milyon dolara gittiğini, gece hayatını ve bunun spor dünyasına yapacağı katkıyı bilmekten nasıl bir zevk alıyorsun gerçekten bilmiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder