14 Aralık 2011 Çarşamba

yetişkin uysallığı, ejderhalar ve ergenler.

insan doğar. on-on beş yıl sonra dünyanın nasıl bir tezgah olduğunu ve doğumla ölüm arasına nasıl hapsedildiğini fark eder. bu aslında bir histir, bilgi değil. ve ilk tepkisini verir: avazı çıktığı kadar bağırarak. bu çığlık bir kalabalığın içinde cüzdanını çaldırdığını fark eden kişinin çaresiz haykırışına benzer. önce, aşağılayan ve umursamaz bakışlar atan kalabalık, sonra bu aşırı gürültüye dayanamayıp, içlerinden birini, bağırıp çağıranla konuşmaya gönderir. o da gidip "biz de çaldırdık cüzdanı, ne var? senin gibi kıçımızı yırtıyor muyuz?" der. böylesi bilimsel bir müdahale için, genelde diplomalı olanlar tercih edilir. kalabalığın kayıtsızlığı karşısında yavaş yavaş sesi kesilen yaygaracı, gerçeği kabullenir ve çevresindeki boşluğu insanlarla doldurur. buna, büyüme denir. yetişkin olma. tam olarak, yetişkin uysallığı. yapay bir haldir. tasarlanmıştır. işlevselliği üzerinde hesaplar yapılıp öyle biçimlendirilmiştir. yetişkin uysallığın temeli, toplumun varlığını sürdürebilmesi için toplumdaki her bireyin bir boka yaraması gerektiği inancında yatar. ve en önemlisi, yetişkin uysallığı, tamamen ölçüsüz bir dünyada, milimetrik biçimde ölçülüdür. yaş ağacın eğilip kendi köküne oral seks yapmasından ibarettir. oysa on dört yaşındaki bir çocuğun ergen öfkesi olarak nitelenerek küçük görülen aşırı davranışları, doğal olandır. gözlerindeki doğum çapakları dökülmüş ve dünya üzerinde dönen bütün dolapların sırtına yüklenmiş olduğunu anlamıştır. kendini odasına kilitleyip dışarıyı dışarıya hapsetmeye çalışır. ya da bütün kapıları ve duvarları avazı çıktığı kadar bağırarak yıkmaya. tepkileri, insanın ateş saçan bir ejderhayla karşılaşınca verdiği türdendir. dolayısıyla bu tepkinin, hayatta kalındığı sürece, yani ejderha yok olup gitmediği sürece devam etmesi gerekir. ancak tabii ki, böylesi bir "hayat boyu ergenler güruhu" toplum yapısını sikip atacağından, yetişkin uysallığına geçiş, insanlığın bir gereği olarak algılanır. toplumsal bir farz. ama bazılarının kafası kalındır ve onlar son nefeslerine kadar bağırmaya devam eder. çünkü hayat aşırı bir süreçtir, çünkü dünya aşırı bir yerdir ve ikisinin de hak ettiği, suratlarının ortasına inen aşırı şiddetli yumruklardır. bu yüzden, ergen isyanı, bir insanı öldürmek için onu altmış kez bıçaklamaktır. çünkü gözlerini dünyaya ancak on dört yaşlarında açabilen biri, her insanın, ağzı tüten en az altmış ejderha tarafından kuşatılmış olduğunu anlayandır. sonuç olarak insanlığın ergenlik hali, bütün aptallığına rağmen, hayatı boyunca, özgür bir yaratığa en çok benzediği dönemdir...

- hakan günday, "az" isimli kitabından.

yemek pişirmekle uğraşmamak için buzlukta duran hazır yemekler gibi, çoğu insan düşünce sistemini, düşünmekle uğraşmak istemediği için hazır olarak alır (türkiye'nin "yüzde 99"'u müslüman olmayı seçtiği için müslüman değildir, türkiye'de doğduğu için müslümandır). işin önemli yanı, bu "30 dk'da servise hazır düşünce sistemleri" ergenlikten çıktıktan, ya da zorla çıkarıldıktan sonra alınır. bu hazır paketler, ergenlikten çıkış evresini gayet mantıklı bir şekilde hazırlamışlardır, dolayısıyla insanlar ergenlikten sorunsuz bir şekilde çıktıklarını zannederler. sonra da kendilerinden sonra gelen ergenlere bok atmaya başlarlar. tamam, ergenler tamamen suçsuz değildir, yetişkinleri nasıl sağlıksız düşünceleri nedeniyle eleştiriyorsak ergenleri de aynı şekilde eleştirebiliriz. ama yetişkinlerin ergenlere bok atma ve kendi düşüncelerine toz kondurmama sebebi, inandıkları şeyde bir sorun olduğunu içten içe bilmeleri, ve o düşünce sistemleri çorap söküğü gibi dağıldığında bomboş ve yeni doğmuş bir bebek gibi savunmasız kalmaktan (matrix'ten yeni çıkmış neo'nun "çıplak" hali gibi) korkmalarıdır.

önemli olan düşünmektir, kendi yargılarına kendin varmaktır. her ne kadar bal gibi şeker gibi insanlar olsalar da, onların yarattığı düşünce sistemlerine körü körüne bağlı olmamak, hepsinden parça parça düşünceler alıp kendine yeni bir sistem yaratmaktır. "hadi canım öyle şey mi olur, ya x'sindir ya da y" cümlesinin saçma olduğunu bilmektir, ondan korkmamaktır.

bence tabii.

1 yorum:

  1. "In a Better World" , İnsan kendi bağırışlarından çığlıklarından bıktığı zaman ergenlikten çıkar ve kalabalığın içinde o bağıranlara bakarken bulur. Kalabalıktan farklı olmayı, birşey söylemeyi bırakıp bu sefer kalabalığa karışmayı farkedilmemeyi ummayı seçerek hayatına devam eder. Ama her zaman birey, içinde sistem ile mücadele eder, etmelidir. Sadece sistemin dışında anarşist hareketler ile değil sistemin içinden de saldırmalıdır ki bu sistemin yenilenmesi sağlansın, hegemonik süreç gerçekleşsin. Hiç beklenmeyen biri tarafından gerçekleşen bu çığlık, kalabalığı gerçeğin o sert darbesiyle vurabilir ve değiştirebilir. Eline sağlık yazı da çok güzelmiş.

    YanıtlaSil