28 Şubat 2010 Pazar

yargı


cırcır böceklerinin sesine kulak tıkarsam, "ee john, nerede yeni blog entrisi?" dediğinizi duyar gibiyim. neyse.

"yargı" kelimesinin kötü bir anlamı varmış gibi duruyor değil mi? sanki o uzun kürsüsünün arkasındaki cüppeli adam, ellerini masumca kavuşturmuş boynu bükük adama cezasını veriyor. ya da "acımasız katil, mahkemede yargılanıyor, yargılanmak kötü bişey ama olsun, onu haketmişti" gibi bir şey. ama yargı tıpkı olması gerektiği gibi (şair burda gündeme sesleniyor) tarafsız bir kelime. mahkemede gerçekleşen, vatandaş hakkında yapılan işlemi anlatan bir kelime, ya da öyle bir şey (içinizde avukat olan varsa zaten yazdıklarımdan bir bok anlamadınız ya, neyse.) masum bir insan da mahkemede yargılanıp, o süreçten geçebiliyor.

önyargı da böyle bir şey. genellikle kötü anlamda kullanılıyor. daha doğrusu, bir kişinin sevdiği bir insan hakkındaki ilk yargısı, onun kötü biri olduğunda önyargı oluyor. oysa bir kişi hakkındaki ilk görüşün olumlu olması ve daha sonra o kişinin aslında kötü çıkması da bir önyargı olabilir.

ben artık insanlar hakkındaki önyargılarımın tam tersine inanmaya karar verdim. biri hakkında kötü bir şey düşünüyorsam, bir sonraki görüşmelerimizde onunla konuştuğum zaman aslında iyi biri olduğunu görüyorum. ya da ilk kez gördüğüm biri beni tarz olarak etkiliyorsa, ileride fos çıkıyor, ya da sinir bozuyor.

yani artık biriyle tanıştığımda günün sonunda ona yumruk atmak istiyorsam, kafamı çalıştırmalı ve ilerde onun cancişim olacağını önceden kestirmeliyim. sanırım asıl ilgimi çeken şey de o nefretten dostluğa geçiş sürecinin nasıl olduğu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder