29 Haziran 2010 Salı

sonisfeyir

25 haziran


heyecanlı bir şekilde stadın yolunu tuttuk, arabayı itü kampüsüne park edip yokuştan aşağı yuvarlanmaya başladık, uzaktan uzaktan stone sour'un sesi geliyordu. stadın önüne vardığımızda grubun bildiğim tek şarkısı olan through glass çalmaya başladı, tek başıma neşeli neşeli eşlik ettim. tribünlerde yerimi aldığımda ise son şarkılarını çalmaya başladılar (sanırım "30/30 -150" idi) stone sour'u dinlemek lazım dedim kendi kendime.


sonra pentagram çıktı. açıkçası o günün en kötü performansıydı. artık solist hasta mıydı yoksa başka bir arıza mı vardı bilmem, sözler hiç duyulmadı. gitarlar ise birbirine karıştı. seyircilerin şarkılara katılımıyla kurtarıldı diyebiliriz.


pentagramdan sonra bu festivalde göreceğim için çok sevindiğim alice in chains yerini aldı. ses sistemi süperdi, sahne performansı çok iyiydi. birçok canlı performanstan da fikir edindiğim gibi, rahmetli layne staley'in yerine geçen william duvall çok başarılı, layne'e benzemeye çalışmıyor. eski şarkılarda daha iyi olmasına rağmen seyirci katılımının fazla olmaması nedeniyle biraz durgun geçti konser. yeni şarkılardan acid bubble çok başarılıymış, bir de canlı canlı man in the box ve rooster dinledik ya, bişey diyemiyorum


gelelim headliner rammstein'a. 6 tane rahatsız insandan oluşan grup, ne diyebilirim ki. her şarkı için ayrı bir sahne şovu var, gerek pyrotechnic olsun gerek adam yakmaca olsun. hiçkimse daha du hast'ta atılıp da geri dönen havai fişeklerin mekaniğini anlamış değil sanırım. pussy'de de klibe oranla yapılabilecek en muhafazakar şovu yaptılar (insanın aklına bück dich geliyor tabi). sonuç olarak güzel performans, gaz müzik, gaz seyirci. klavyecinin de ayrıca hastasıyım.




26 haziran


rammstein'dan sonra bizim tayfadan herkes ertesi gün manowar'ı izleyip accept'e kalmayacağını söylüyordu, netekim öyle oldu. ertesi gün stada biraz daha geç gittik, ben vardığımda hayko cepkin çalmaya başlamıştı. bizimkileri bekleyeyim derken neredeyse performansın sonuna geliyordu. bugünün önemli isminin manowar olmasından mütevellit, bir sürü stadda bir sürü gerizekalı bulunuyordu, bunların çoğu performansı sırasında haykoya hareket çekmiş, küfür etmiş.


şimdi: 1) konsere kadar hayko'nun hiçbir şarkısını baştan sona dinlemedim
2) bütün manowar dinleyenler gerizekalı değildir.


lakin, burada bir açıklama lazım. dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi türkiye'de de metal müzik dinlemeye başlayan genç kesim, müziğin güzelliğinden değil, bir aidiyet duygusuyla metal müziğe bağlanıyor. bir çok yerde yazdığım gibi, ben seneler önce abimin yaptığı bir karışık metallica kasediyle metal dinlemeye başladım, her zaman müziğin mükemmelliğinden etkilenmiştim, "sertliğinden" değil. lakin özgüven eksikliği dahil, hayatından problem yaşayan gençlerin çoğu kendilerine özgüven pompalamak, kendilerini bir yere ait, sert ve yenilmez hissetmek için, metal müzik dinliyor (manowar da, her şarkısında geçen "brothers" "metal" "fire" "steel" "sword" sözleri sayesinde durumdan baya ekmek yemiş bir grup). hatta bu yüzden "manowar" ve "iron maiden" ile başlayanlar, daha sonra dying fetus ya da adlarını sadece 2 kişinin bildiği abidik gubidik black metal gruplarına doğru yelken açıyorlar. böyle salakları özellikle konserlerde ayırt etmenin en iyi yolu, bu 3 gün boyunca bolca gördüğümüz mosh pit'lerdir.


neyse, manowar sahneye çıktı. yukarıda yazdıklarım dışında, nasıl benim için metallica önemliyse, birçokları için manowar büyük bir önem taşıyor, dolayısıyla büyük bir sevgi seli ve şarkılara büyük bir katılım vardı. şarkı arasında verdikleri bir arada ise festivalin en efsanevi anlarından biri yaşandı.






adam yaklaşık 5 dakika boyunca ezbere türkçe konuştu, bir buçuk ay önce ölen ronnie james dio'ya saygı duruşunda bulundu falan, enteresan anlardı.

manowar'ın tel kopartan, kafa sallatan performansının ardından staddan çıktık ve ertesi gün için enerji toplamaya çalıştık.




27 haziran


bu gün stada erken gitmeye karar verdik, tribünde 2 gündür durduğumuz yerin boş olduğunu görünce sevindik ve hemen yerleştik. foma adlı grubun performansına yetiştik. arkadaşlar azimliymiş, kendilerini takdir ediyorum. daha sonra sahneye "big four"'un ilk temsilcisi anthrax çıktı. james hetfield'dan sonra sevdiğim en iyi gitaristlerden biri, neşeli adam scott ian'ı da kendi gözlerimle gördüm, mutluyum. vokal hariç gayet başarılı bir performans sundular.


anthrax'ten sonra beklenen an geldi ve megadeth sahneye çıktı.1 saatlik performanslarına bildiğim şarkıları sıkıştırdıkları için çoğuna eşlik edebildim fakat lanet olsun ki ses sistemi çok kötüydü, ne dave'in sesini ne de sololarını duyabildik. lakin adamların çatır çatır çaldığı ortadaydı. bunu saymıyoruz, megadeth'i bir daha bekliyoruz.


megadeth'ten sonra slayer çıktı, hiçbir şey anlamadım. zaten 3-4 şarkısını biliyordum, lakin kerry king'in gitarının sesi kısıktı, ritmlerini duyduk ama sololarını hiç duyamadık. keşke dikkatimi hep dave lombardo'ya verseydim. adam "gözlerimi kaparım vazifemi yaparım" diyerek çatır çutur davul çaldı.


metallica için bir şey yazsam mı bilemiyorum. hem grubun, hem de seyircinin performansının 2008 ali sami yen konserinden daha iyi olduğunu söyleyebilirim. death magnetic şarkılarının canlı çalındığında etkisinin daha büyük olduğunu gördüm. olağanüstü bir konserdi.




festivalden notlar:
  • ilk gün yanımda duran iki kızın headbang yaparken saçlarının yüzüme vurması.
  • yine ilk gün kapalı alt tribünde iki jailbait'in dansı.
  • seek and destroy sırasında ekranlarda gösterilen siyah saçlı hatun. oha diyorum sadece.
  • evet şu ana kadar kızlardan bahsettim farkındayım.
  • megadeth'ten sonra slayer çıkana kadar yapılan meksika dalgası. 2-3 tanesi başarılıydı ama 2008 konseri kadar iyi değildi.
  • etrafta olup biteni anlamayıp özellikle son gün otorite tribine giren güvenlik görevlileri. "güvenlik dışarı" tezahüratı.
  • saha içinin köşesinde kurulan küçük konser alanı ve 3 gün boyunca sürekli çalınan metallica şarkıları. sanırım hep aynı kişi veya kişiler idi, en azından solistin sesi hep aynıydı. her gün bela okuduk, metallica'nın çıkmasına 5 kala hâlâ master of puppets çalıyorlardı.


şimdilik aklıma gelen bunlar. konser haricindeki istanbul anılarımı daha sonra yazaceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder